top of page

Anneler ve babalar istese bile çocukların her konuda başarılı olması şart mı?

Başarıya odaklı yaşamlarda kazanılan para, taşınan unvan, sergilenen beceri, giysilerin markası, otomobilin modeli çok önemli olsa da çocukların umurunda olmayabilir. Hatta biraz beceriksizlik başarının anahtarı bile sayılabilir. Nasıl mı? Pratfall Etkisi diye bir şey duymadıysanız bu yazıyı okumadan geçmeyin…


Hakan Türkkuşu

Yönetici | Eğitimci | Konuşmacı


Bir anne ve baba için “en istenmeyen durum” olan çocuğunun herhangi bir alanda başarısız olmasının, ileri yaşlarda kariyerindeki ilerlemesinde artı etkisi olacağını bilenler pek azdır. Çocuk, beceriksizliği hatta başarısızlığı ölçüsünde sempati toplar. Bu sempati bir çok kez tercih edilmesi ya da öncelik verilmesi ile neticelenir. Bunu uzmanlar söylüyor, ve sosyal yaşamdan profesyoneller dünyasında uzanan geniş alanda sayısız örnekler veriyorlar.

#PratfallEtkisi tam olarak kişinin becerikliliği ile sevilmesi arasında korelasyonu, daha doğrusu paradoksu ortaya koyuyor. Sosyal psikolog olan Elliot Aronson’un 1966 yılında yaptığı bir çalışmaya dayanıyor. Bu araştırmasının temelinde de o güne kadar pek fazla seslendirilmeyen “bilişsel uyumsuzluk” kavramı yatıyordu. İyiyi ve doğruyu arayan herkesin aslında iyi ve doğru olmayana yönelmesi durumunu tarif eden bu anlayış aslında bir tür psikolojik rahatsızlıktı. Sigaranın zararlarını bilen bir yetişkinin sigara içmeye devam etmesi bunun tipik örneklerinden sadece biriydi.

Bu konudaki en yaygın örnek ise #kurabiye ile ilgili olandı. Adam Ferrier tarafından yapılan araştırmada tam 626 kişiye bu iki kurabiye resmi gösterildi. Birinin muntazamlığına karşın diğerinin kenarları ufalanmıştı. Beklenenin aksine araştırmaya katılanların üçte ikisi bu kurabiyeyi tercih etmişti. Kusursuz gözüken ise sadece yüzde 33’ün beğenisini kazanabilmişti.

İş dünyasında da özellikle adaylar arasındaki rekabetin iyice arttığı ve iş görüşmesinin çok zorlayıcı olduğu aşamalarda adayların öne geçmesi mükemmel olmaları ile ilgili değildir. Artı kazanmaları için bunun tam tersi söz konusudur. Hemen hemen eşdeğer eğitim, deneyim ve diğer özellikler açısından eşitliğin ortaya çıktığı durumlarda kontrollü bir sakarlık, sempati yaratacak bir beceriksizlik hatta karşılıklı etkileşimi arttıracak bir dil sürçmesi işte aranan bu avantaj elde etmeyi sağlayabilir. Sehpaya dizini çarpmak, kalemini veya gözlüğünü düşürmek, bir sözcüğü doğru telaffuz edememek görüşmeyi yönetenin sempatisini arttıracak, belki de o adayı tercih etmesine sebep olacaktır.

Mükemmel olmak mı? Aman uzak dursun...

Çocuklar bazen bir sözcüğü doğru söyleyemez. Ana okullarındaki yıllardır sürdürdüğüm #ekoloji çalışmalarımdan sonra kaplumbağa “kaplıkurbağa” olur benim için. Cevize “cevir” derken bulurum kendimi. Kendi dil sürçmeme tebessüm ederken, o çocuklar daha bir güzel gözükür. Spiker gibi konuşmalarının gerekmediğini bilirim, henüz Türkçe öğrenme çağındayken İngilizce öğrenmeye zorlanmaları da içten içe hüzünlendirir beni.

Pırıl pırıl giysilerini tertemiz korumalarının da hiç gerekmediğini düşünürüm zaman zaman. Toprağı su ile buluşturup biraz çamurlanmanın keyfini yaşasınlar isterim. Birçok yetişkinin çöp kabul ettiği sebze-meyve artıklarının eğlenirken öğrendikleri kompost yapılacak hazineler olduğu keşfetmeleri ile mutlu olurum. Elleri kirli çocuklar güzeldir, üstü başı çamurlu çocuklar daha da güzeldir.

Piyano çalan, bale yapan çocuklara da itirazım yok ama bana büyümüşler de küçülmüşler gibi gelirler. Daha doğrusu ebeveynler o çocuğun içine girmiş de kendi yapmadıklarını yaşamaya çalışıyormuş gibi gelir bana. Marazi bir durum olduğunu düşünürüm. Ebeveynler kendi mükemmellik anlayışlarını kendilerinden sonraki neslin içine sokmaya çalışırken bilmeden ve istemeden işleri daha da zora sokmuyorlar mı?

Bırakın çocuklar ayağa kalkmayı öğrenmek için düşsünler. Yürümedikleri için kızmayın, bırakın koşsunlar. Bırakın mükemmel olmasınlar!

Mükemmel olanlar ya da olduğu sananlar çok mu mutlular?

Mükemmel olmayan çocuğun mutlu olduğu anlarsak, kocaman bir ezberi bozmuş olmaz mıyız? Gelin bu ezberi bozalım...


bottom of page